12 Haziran 2007 Salı

Mete Tortop'un Bozburun’da kurduğu yaşam.


Aşağıdaki yazının devamını www.bozburun.com adresinde bulabilirsiniz.

“Ben Mete. Uzun yıllar büyük şehrin koşuşturması, kalabalığı ve kirliliği arasında yorulduğumu, dahası benliğimi yitirmeye başladığımı hissettim. Arkaya dönüp baktığımda büyük şehrin benden ne kadar çok şey aldığını ve ne kadar az şey verdiğini gördüm. Bir şey yapmam gerektiğini biliyordum. Tükenmek üzereydim ve şarj olmaya ihtiyacım vardı. Yasemin ve ben insan ilişkilerinin içten, doğal ve masumca yaşanması gerektiğine inanıyorduk. Zira şehrin çıkarcılığından, yapaylığından ve kötülüğünden yorulmuştuk... Hem de çok yorulmuştuk...İkimizde hiç tereddüt etmeden Bozburun diye düşündük... Evet! Bozburun yıpranmış ruhlarımıza tekrar enerji verebilirdi. Çünkü Bozburun'da zaman diye bir kavram yoktu. Sadece ve sadece hayat vardı... Hem de en saf haliyle...2005'in Ocak ayında Bozburun'a yerleşmeye karar verdik... İkimizin de kafasında kendi hayatımızı, dışarıdan hiçbir sınırlama olmadan, hiçbir engelleme ile karşılaşmadan, saf özgür irademizle kurmak vardı... Bunu yapabileceğimizi biliyorduk çünkü beraberdik ve kendimize güveniyorduk. Ama belki de en önemlisi artık Bozburun'daydık... Peter Pan'ın Neverland 'i misali, Bozburun da bizim özgürlük ülkemiz olacaktı... Çünkü bu kasabada nefes bir başka alınıyor, yemek bir başka yeniyor, sanat bir başka yapılıyordu...1 dönümlük bir arsa bulduk, hemen kasabanın merkezinde. Üzerinde metruk bir evcik vardı... Burası dedik... Bizim Neverland'imiz burası olacaktı. Biz de onun Peter'i ve Wendy'si... Özgürce kendi evimizi, istediğimiz şekilde tasarladık. Tam 5 ay çalıştık. Hala da çalışıyoruz... Ve daha da çalışacağız... Çünkü özgürlüğün sınırı olmadıktan sonra, yaratıcılığın da sınırı yoktur! Çok şey yaptık, daha da çok yapacağız! Ama işin güzeli ne biliyor musunuz? Bunu zevkle ve keyifle yapıyoruz. Hem de tanımlanamayacak bir keyifle... Bunun yaşanması gerekiyor sanırız.”

Kendisiyle yaptığımız görüşmenin içeriğini de aşağıda bulabilirsiniz:

“Buralara gelmiş olmaktan son derece mutluyuz, ama bazı revizyonlar yaptık. Mesela, geçen kışı Bodrum'da geçirdik, bundan sonra da öyle olacak. Kasım sonu hatta aralıkta gittik, nisanda Bozburun'a döndük, arada geldik tabii ki. Buralar kışın, kovboy filmlerindeki terkedilmiş köyler gibi, fazlacamahzunlaşıyor. Bodrum ise millet gidince güzelleşiyor. Zaten Bodrum'da kışın açık olan mekanlar neredeyse yazın kapalı gibi.

Aslında bu yaptığımız da çoğuna göre yine tersine gibi ama bize göre hiç de yanlış değil. Bizim gibiler bilir, büyük şehirlerde nerdeyse bitmiş olan komşuluk, arkadaşlık ilişkileri buralarda da yok gibi. Yerli halkla daharahat ilişki kurabiliyorsunuz, onda da sosyal seviye sınırlayıcı oluyor. Bizim gibi sonradan gelenler çoğunlukla problemli! Bu tanım pek doğru olmayabilir ama bir şekilde kaçışta olan insanlar. Onun için aralarında diyalog kurmaları da kolay olmuyor. Yani birinci koşul, doğayı seveceksin vegerektiğinde kendi kendine yetebileceksin. Başladık inşallah sürer. Ekte Bozburun'dan çektiğim ve çok sevdiğim fotoğraflar var.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Darısı başımıza.

Adsız dedi ki...

merhaba yazınızı buyük bır zevkle okudum bende bozburuna yerleşmeyı düşünüyorum artık kalabalık şehırler beni çok yıpratıyor ama hıç bilmedığım yerde nasıl payabılırım diyede endışe edıyorum bu konuda bana yartdımcı olursanız çok sevınırım leyla